Çok sevdiğim Umut Sarıkaya'nın uzun zamandır aradığım çizgi hikayesi “Sayısalcı Faşizmi"ni sonunda buldum… Öngörüsüne hayranım, biraz uzun ama paha biçilmez… Sonuna dek okuyunuz :).. https://t.co/CDYveB1Ueh Sayısalcıları sözelcileri günlak hayatlarında hakir görmelerinin bu derece korkunç sonuçlar verebile. ceğini hiç kirnse tahmin edermezdi. BEN DE BURSA PSIKOLOJI OKUYORUM ARKADAŞIM PSÍKİYATRİ Mİ? HAYIR PSIKOLaji SÖZELLE GIRİYOSUN… HAM. föy Scx. 97:6 Kantinlerde öğrencí evlerinde bir araya gelen sayısalcılar kısa sürede parti- leşme sürecine girer.. Argümanları da saglamdır. Dünya bu zamana kadar sözelci yöneticiler tarafından yönetildi de rie aldu ?Artik yönetimi gerçek zekaya, bilime teslim etmenin zamanı geldi. 3) BİNALARI YAPAN BİZ, KOMBİYI YAPAN BZz. }ihele hele nele, Onların bu kendinden emin tavırları halktan kısa sürede karşılık bulur ve sayısalcı parti seçimle iktidara gelir. ADAMLAR SONUGTA MÜYENDİS, DOKTOR KIZINI MÜYENDISE VERİYORSUN DA OYUNU NİYE VERMİYOSUN. işi EHLİNE VERMEK LAZIM. TAー
Resimde iki kişi görünüyor. Bir tanesi, diğerine "Psikiyatri mi?" diye soruyor. Diğer kişi ise, "Hayır psikoloji, sözelde giriyorsun..." cevabını veriyor. Bu cevap, psikiyatri ve psikolojinin farklı disiplinler olduğunu ve psikolojinin sözel bir bölüm olduğunu vurguluyor. Şaka, kişinin psikiyatriye gitmeyi düşünüp, aslında psikoloji bölümünde okuduğunu anlaması üzerine kurulu. Kişi, "sözelde giriyorsun" cevabıyla, psikolojinin, psikiyatrideki gibi tıbbi bir alan olmadığını ve sözel yeteneğe dayalı olduğunu ima ediyor.
Resimde, bir kantin gibi görünen bir yerde öğrenciler toplanmış, bir öğrenci ise elindeki formülü havaya kaldırarak, formülün doğru kullanılırsa öğrencilerin çok hızlı bir şekilde partileyeceğini söylüyor. Şaka, öğrencilerin derslerde iyi performans göstermek yerine parti yapmaya daha çok ilgi duydukları gerçeğini vurgulamaktadır.
Resimde, mikrofonu elinde tutan ve "Binaları yapan biz, kombiyi yapan biz..." diyen bir kişi var. Onun önünde "hele hele" diye bağıran, kulaklarında ve ağızlarında çeşitli şekillerde çarpıklık olan kişiler bulunuyor. Karikatürdeki espri, iktidarın sürekli olarak yaptıkları işleri övmelerine ve bunu "biz yaptık" diyerek kendilerine mal etmelerine, halkın ise onlara ne denirse desin bunu kabullenerek sürekli övmelerine ve "hele hele" diyerek onaylamaya devam etmelerine gönderme yapıyor. İktidarın halkı aptal yerine koyduğunu ve gerçekleri görmezden geldiklerini gösteren bir eleştiri.
Resimde iki adam var. Soldaki adam sigara içiyor ve konuşuyor. Sağdaki adam ise onu dinliyor. Soldaki adamın konuşma balonu, "Adamlar sonuçta müendis, doktor kızını müendisde veriyorsun da oyunu niye vermiyosun..." yazıyor. Sağdaki adamın konuşma balonu ise, "İşi ehline vermek lazım." yazıyor. Bu karikatür, insanların kendilerine uygun olmayan işleri yapmaya çalıştıkları zaman oluşan durumu komik bir şekilde ele alıyor. Doktor kızını müendislik fakültesine gönderen adamın, aynı zamanda oğlunu da müendislikle ilgili bir işte işe almasını bekliyor. Fakat, adamın bu fikre karşı olduğunu ve oğlunun işini ehline vermesi gerektiğini söylüyor. Karikatürdeki espri, doktor kızının müendislik fakültesine gitmesinin beklenmedik olması ve adamın oğlunun da müendislik işi yapmasını beklemesinin komikliğinde yatıyor. Bu durum, çocukların ilgi alanlarını ve yeteneklerini göz ardı ederek, toplumun beklentilerine göre yönlendirilmelerinin absürtlüğünü ele alıyor.
Resimde güçlü bir işçi, büyük bir vanayı çalıştırıyor. Üstte ise, "Dediklerinin çoğunu da yapar sayısalcılar. Tıpta, mühendislikte ve mimarlıkta büyük gelişmeler yaşanır. Halkın desteği her geçen gün daha da artar..." şeklinde bir yazı var. Fıkra, sayısalcıların (muhtemelen bilgisayar bilimcilerinin) her şeyi yapabileceği, hatta insanlığın en büyük sorunlarına bile çözüm getirebileceği yönündeki yaygın inanışa hicivli bir yaklaşım sergiliyor. Ancak gerçekte, işçi büyük bir vanayı zorlukla çalıştırırken, sayısalcıların bu sorunları çözmek için hala çok işleri var. Kısacası, fıkra, sayısalcıların yeteneklerini abartarak, aslında onların da hala birtakım zorluklarla mücadele ettiğini gösteren bir hiciv örneğidir.
Resimde iki işçi dev bir dişli çarkın içinde çalışıyor. Üstteki konuşma balonunda "Toplum artık korku içindedir... Bilim adına herkes her an tutuklanabilir... Sayısız alıcılar ülkeyi dev bir enerji santraline çevirmek istemektedir... Halk ise onların gözünde sadece çalışanlardır. Herkes çalışmak, bilime hizmet etmek zorundadır..." yazıyor. Bu karikatür, bilimin ve teknolojinin toplum üzerindeki etkilerini ve bu gelişmelerin insanları nasıl kontrol altında tutabileceğini ele alıyor. Karikatürdeki işçiler, bu dev makinenin dişlileri arasında ezilen küçük bireyleri temsil ediyor. Onlar, bilim adına hizmet etmek zorunda bırakılan ve bireysel özgürlüklerinden mahrum bırakılan kişilerdir. Karikatürün mesajı, bilimin ve teknolojinin kontrolsüz bir şekilde ilerlemesinin tehlikelerine dikkat çekmek ve bireylerin haklarının korunması gerektiğini vurgulamak.
Resimde, bir grup insan mahkeme salonunda oturuyor. Hepsinin yüzünde endişeli bir ifade var. Ortada oturan adam, büyük bir konuşma balonu içinde "Biz ne yaptık? Şak bilim için yaptık!..." diyor. Şaka, bilim adamlarının aslında bilimsel çalışmalarını şaka olarak yaptıklarını, ancak sonuçlarının ciddi olduğunu ima ediyor. Bu, bilim adamlarının çalışmalarının bazen beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini ve bunların her zaman şaka amaçlı olmadığını gösteren ironik bir yorum.
Resimde çöp kutusu atan bir adam ve düşünme balonu var. Balonun içinde, "ULAN 20 YILDA BİR BİR ŞEYLERİ ÖNCE ÇOK ÖVÜYORUM SONRA ÇÖPE ATIYORUM BENDE Mİ Bİ DENYOYOLUK VAR NEDİR ?" yazıyor. Şaka, insanların eleştirmeye yatkın olduğunu ve bir şeyi çok övüp, sonra hemen çöpe atma eğiliminde olduğunu gösteriyor. "20 yılda bir bir şeyleri" ifadesi, insanların her 20 yılda bir yeni bir "kader kahramanı" yaratma ve ardından onu çabucak unutma eğilimini ima ediyor.
Sayısalcılar, "Herkes mantıkla yönetilsin" der ama kombinlerinde 3 lira olan ürünü 5 liraya satmayı da unutmuyorlar.
Sayısalcı faşizmi ve psikoloji… Yani bir kitapta 200 sayfa sayısal, 10 sayfa da “Yok yok, böyle olmaz” cezası!