Kırk yıl kazanda kaldım Daha çiğsin dost dediler..
Resimde, bir kazan üzerinde duran bir kişi çizilmiş. Kazan üzerinde "KIRK YIL KAZANDA KALDIM" yazıyor. Altında ise "DAHA ÇIĞSIN DOST DEĞİLER..." yazıyor. Bu, bir şeye veya birine çok uzun süre bağlı kalıp, söz konusu kişinin ya da şeyin aslında arkadaş/dost olmadığını, ancak kişinin bu durumdan habersiz ve/veya aldırışsız olduğunu vurgulayan bir ifade. "Kırk yıl kazan" deyimi, uzun ve sıkıcı bir süreç veya durum için kullanılır. "Daha çıksın dost değiller" kısmı ise, bu sürenin sonunda bile o kişilerin gerçek dost olmadığını ortaya koyuyor. Bu, kişisel ilişkilerdeki hayal kırıklıklarını ve dostlukların gerçekliğini sorgulamayı mizah yoluyla ele alan bir anlatım.
Resimde, bir karikatür görülüyor. Karikatürde, açık kahverengi bir yelek ve açık mavi bir elbise giyen, biraz şişman bir adam, bir kapıya doğru ellerini kaldırıyor. Kapıya dayalı başka bir kişi, "Hocam girebilir miyim?" diye soruyor. Bu soru işaretine, "Gel Koray gel..." diye cevap veriyor. Karikatür, giriş engelleriyle ve toplumsal konumla dalga geçerek, bir "girilebilirlik" sorusunu canlandırıyor. Muhtemelen şişman adam, odasına girmeye çalışanın, girişin engellenmesi anlamında, biraz da kaba bir mizah anlayışıyla bu engellenmeye, ağırlık vererek anlam katıyor. İkinci kişi ise, bir çeşit yarı komik şekilde "Gel Koray Gel..." diye karşılık veriyor. Mizah, insanların kendilerine özgü engellerini aşma zorluklarına ve bu durumu hafifletecek incelikli yorumlara dayanıyor.
Resimde, inşaatçı şapkalı bir kişi ile uzun sakallı bir kişi arasında geçen bir konuşma görülüyor. İnşaatçı şapkalı kişi, sınav kağıdına itiraz etmek istediğini söylüyor ve "yasal olarak böyle bir hakkımız var mı?" diye soruyor. Karşısındaki kişi ise "Bu ne mağrurluk böyle?" diye tepki veriyor ve "Hayhay, buyurun bakalım." diyerek sınav kağıdını incelemeye hazırlanıyor. Bu karikatür, sıradan bir durumun üzerine yerleştirilmiş bir mizah anlayışını gösteriyor. Öğrencinin, sınav kağıdına itiraz etme hakkını sorgulaması, "mağrurluk" şeklinde tepki görmesi, günlük hayattaki sıkıntılı ve bazen anlamsız bürokratik süreçlerin komik bir yansıması olarak yorumlanabilir. Karakterlerin ifadeleri ve anlatım tarzı ile okuyucu, öğrencinin hakkını savunma çabasını ve bu durum karşısındaki olumsuz tepkiyi gülümseyerek algılıyor.
Resimde, konuşma balonları ve çizimlerle anlatılan bir karikatür var. Bir öğretmen (hocam) ve öğrenci (Koray) ile ilgili bir diyalog. Öğrenci, öğretmenine bir odun parçası getirmeye çalışıyor. Ama getirdiği odun, doğrusal bir şekilde gitmiyor, eğri büğrü. Karikatürün şakası, öğrencinin (Koray) görevini tam olarak yerine getirmemesi ve bununla ilgili yaşadığı sorunları ele alıyor. Odun doğru olmadığı için, görevini yerine getiremeyeceğini veya istenen şekilde kabul edilmeyeceğini anlatıyor. "Hangisi senin kağıdın bu mu?" sorusu ise, öğrencinin yanlış odunu getirdiğinin altını çiziyor ve belki de yanlış bir yöntem veya yaklaşım kullandığını ima ediyor. Öğretmenin de, öğrencinin bu durumda nasıl bir durumla karşı karşıya kalacağını göstermesi de karikatürün mizahının bir parçası.
"Odev de teslim etmedin ki, bu şartlarda mümkün değil" cümlesi, Koray'ın başarısızlığının sadece sınavdan kaynaklanmadığını, ödevlerini bile yapmadığını gösteriyor. Bu durum Koray'ın sınav hakkını kaybettiğini ima ediyor. 😄
Koray'ın "gittiğimiz yola puan verir misiniz" diye sorması, sınavın zorluğuna ve kendi başarısızlığına ironik bir şekilde gönderme yapıyor. "Gidilen yola puan" demek, bir şeyin başarısıyla değil, kişinin yolculuğuyla ilgilenmek demek. 😄
"Bu dergahtan eğri odun girmeyecek" cümlesi, Koray'ın bir öğrenci olarak bilgisizliğini vurgulayarak komik bir çelişki yaratmış. İnsan böyle dedikten sonra öğrencisine odun der mi ya? 🤔