Yapay zeka ile İstiklal Marşımızın resmedilmesini nasıl buldunuz? Son zamanlarda popüler olan Yapay zekaya görsel çizdirmenin nasıl çalıştığını merak ederseniz anlatayım: Yapay zeka uygulamalarına yazdığınız kelimeler arama motorlarında aratılıyor ve bu aramalardan elde ettiği görüntü sonuçlarını dijital bir görsel sanat eserine çeviriyor. Ortaya çıkan eser, yazdığınız kelimelere göre tamamen değişiyor.
Resimde iki farklı manzara var. Sol tarafta kasvetli bir doğa resmi, sağ tarafta ise daha parlak bir manzara resmi yer alıyor. Resmin altındaki yazı ise "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmiş? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, engilere sığmam, taşarım." şeklinde. Bu resimdeki mizah, "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım." diyen kişinin, sol taraftaki kasvetli doğada yaşamaktan ziyade sağ taraftaki parlak ve güzel manzarada yaşamayı tercih edeceği fikrinden kaynaklanıyor.
Fotoğrafta iki resim var. Solda mezar taşı, sağda ise kiliseye benzeyen bir yapı. Şairin dizelerinde kullandığı "Arş" kelimesi, cennet veya Tanrı'nın hüküm sürdüğü yer anlamına gelir. Bu da mezar taşıyla cennetin bir karşılaştırma yaratması ve mezar taşının cennetin bir sembolü olarak kullanılmış olmasıyla ortaya çıkan bir ironi. Kısaca, şair "Arş"a değecek kadar yüksek olduğunu söylerken, aslında mezar taşı ile mezar ile bunu ima ediyor. Bu, mezarın "Arş"a değdiğini gösteren ve şairin ölümünden sonra cennetin bir sembolü olarak kabul edilen bir ironik ifadedir. "O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- tasım; Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fıskırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım."
Fotoğrafta iki resim yan yana gösteriliyor. Soldaki resimde Amerikan bayrağı, sağdaki resimde ise Polonya bayrağı birer dağın tepesinde dalgalanıyor. Bayrakların altında birer nehir akıyor ve nehirlerin kenarları kırmızı çiçeklerle kaplı. Bu resimdeki espri, Amerikan bayrağının dağ tepesinde dalgalanmasıyla, "Amerikan bayrağı dağda uçuşuyor" deyimini çağrıştırıyor. Polonya bayrağı ise, "Polonya dağda uçuşuyor" deyimini çağrıştırıyor, bu da Polonya'nın dağlar arasında yer alan bir ülke olmadığını anlatan bir espri.
Fotoğrafta iki farklı manzara bulunmaktadır. Birinde kırmızı çiçeklerle dolu bir alanda tek başına duran bir insan, diğerinde ise aynı şekilde kırmızı çiçeklerle dolu bir alanda tek başına duran bir kadın bulunmaktadır. Fıkranın konusu ise; "Bastiğin yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce k efensiz yatani. Sen şehid oğluşun, incitme, yazıktir atani. Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı". Bu sözler, vatan sevgisi, şehitlik ve vatanın önemi üzerine vurgulanan bir söz dizisidir. Fıkra, bu sözlerin altında yatan gerçekliğin tersine, bu manzaraların basitçe kırmızı çiçekli bir alan olduğunu ve bu alanın da herhangi bir "toprak" olmaktan uzak olduğunu gösteren bir mizah yaratır. Kısacası, fıkra vatan sevgisi, şehitlik gibi konulara ilişkin klişeleşmiş söylemlerin ve gerçekliğin örtüşmediğini ironik bir şekilde ortaya koymaktadır.
Resimde, Türk bayrağının kırmızı ve beyaz renklerini andıran çizgilerle dolu bir gökyüzü var. Gökyüzünde güneş batıyor ve suda yansıması görünüyor. Şaka, "Dalgalanan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal; Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal..." şeklinde başlayan İstiklal Marşı'nın ilk iki dizesine gönderme yapıyor. Şakanın espri kaynağı, Türk bayrağının kırmızı ve beyaz renklerinin, gökyüzünde dalgalanan dalgalar ve güneşin batışı gibi doğa olaylarıyla ilişkilendirilmesi ve bu ilişkinin İstiklal Marşı'nın ilk dizesiyle birleştirilmesi. Bu, resim ve İstiklal Marşı'nın ilk dizesini bir araya getiren, mizah dolu bir şaka.
Resimde iki farklı sanat eseri görülüyor. Birinde kırmızı bir güneş ve bir tepenin dalgalı görüntüsü, diğerinde ise büyük bir kırmızı güneş içinde küçük bir şehir silüeti var. Espri, iki sanat eserinin de "güneş doğumu" temalı olması ve birinin diğerinden daha dramatik ve "kahramanca" olması arasındaki zıtlıktan kaynaklanıyor. İlk resimde, kırmızı güneş sakin ve doğal bir şekilde doğuyor, sanki hayatın doğal bir döngüsü gibi. İkinci resimde ise kırmızı güneş sanki şehrin üzerine yıkılıyormuş gibi gösteriliyor, bu da daha dramatik ve "kahramanca" bir görüntü yaratıyor. Bu, "Çatma, kurban olayım..." dizelerini hatırlatıyor ve birinin diğerinin daha "kahramanca" olduğunu ima ediyor. Bu, "kahraman" kavramının farklı yorumlanabileceğini ve kişinin öznel bakış açısına bağlı olabileceğini gösteren bir mizah.
Bu görsel, İstiklal Marşı'nın yapay zeka ile görselleştirilmesini konu alan bir tweet'e ait. Tweet'te, İstiklal Marşı'nın sözlerinin son iki dizesi görsel olarak canlandırılmış: "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak." Görsellerde, gökyüzünde kırmızı ve turuncu tonlarında bir gün doğumu tasvir ediliyor. Bu, şiirin sözlerindeki "al sancak" ve "yıldız" imajlarına gönderme yapıyor. Şakanın kaynağı ise, yapay zekanın şiirsel bir metni tam anlamıyla yorumlayamaması ve onu yalnızca görsel öğelere indirgemesidir. Bu durum, teknolojiyle insan zekâsının arasındaki farkı ve duyguları ifade etmenin zorluğunu vurguluyor.
Resimde sol tarafta ateşler içinde yanan bir şehir ve sağ tarafta ise sakin, huzurlu görünen bir çöl var. Şehrin üzerinde bir adam duruyor ve yüzü endişeli. Çölde ise tek başına yürüyen bir adam var. Adamın sırtı dönük ve yüzü görünmüyor. Fıkra şu şekilde: Resimler, batının insanları için "medeniyet" olarak gördükleri şeyin, aslında " vahşet" olduğunu göstermektedir. "Garb"ın afakini sarmışsa çelik zırhlı duvar, benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Resimde iki farklı yapı görünüyor. İlk yapı bir tür mabet veya tapınak. İkinci yapı ise daha modern bir ev. Resmin altındaki yazı, ruhunu ilk yapıya götüren bir kişinin ikinci yapıya girmesinin yasak olduğunu söylüyor. Burada yapılan şaka, günümüzde insanlar eski değerleri ve inançları terk ederek daha modern bir hayata yönelmiş gibi gösteriliyor. **Şaka:** Resimdeki iki farklı yapı, insanın ruhunun gitmesi gereken yer ile gitmesine izin verilmeyen yeri temsil ediyor. Bu, günümüzde insanların eski değerleri ve inançları terk ederek daha modern bir hayata yönelmesiyle ilgili bir şaka.
Resimde iki farklı görüntü var. Soldaki, başsız bir savaşçı, sağdaki ise başlı bir savaşçı. İki resimdeki savaşçının pozları neredeyse aynı. Resmin altında yazan metin ise, başsız savaşçının aslında savaşçıların başını kesen bir canavar olduğunu ima ediyor. **Şaka:** Başsız bir savaşçı, başlı bir savaşçı ile aynı pozda duruyor ve bu da savaşçının başını kesen bir canavar olduğunu ima ediyor. Başsız savaşçı, insanlara "Arkadaşlar! Yurdumu alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın… Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın." diyerek onları uyarıyor.
Henüz bişi yazılmamış