Yapay zeka ile İstiklal Marşımızın resmedilmesini nasıl buldunuz? Son zamanlarda popüler olan Yapay zekaya görsel çizdirmenin nasıl çalıştığını merak ederseniz anlatayım: Yapay zeka uygulamalarına yazdığınız kelimeler arama motorlarında aratılıyor ve bu aramalardan elde ettiği görüntü sonuçlarını dijital bir görsel sanat eserine çeviriyor. Ortaya çıkan eser, yazdığınız kelimelere göre tamamen değişiyor.
Resimde iki farklı manzara var. Soldaki manzara fırtınalı ve karanlık, sağdaki ise sakin ve güneşli. İki manzarada da bir kişi figürü var. Sol taraftaki kişi fırtınanın ortasında, sağ taraftaki kişi ise güneşli havada yürüyor. Bu resim, "Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmiş? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, engilere sığmam, tasarım." sözlerinin bir metaforu olarak kullanılabilir. **Şaka:** Sol taraftaki kişi fırtınanın içinde kalmış gibi görünüyor, sanki hürlüğünden mahrum kalmış gibi. Oysa sağdaki kişi rahat ve özgürce hareket ediyor. Bu, fırtınalı manzarada hür bir şekilde yaşayan kişinin, sakin manzarada zincirlenmiş bir şekilde yaşamasıyla ilgili bir ironi yaratıyor.
Resimde sol tarafta bir mezar taşı, sağ tarafta ise kiliseye benzeyen bir mimari yapı var. Şair, mezar taşına bakıp "O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım; Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fişkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım." demiş. **Fıkra:** Şair, öldükten sonra mezar taşının ona bin secde edeceğini ve onun ruhunu göğe çıkaracağını düşünerek, kendisinin ne kadar mübarek olduğuna inanıyor. Bu durum, şairin gerçekliği algılayamadığını ve kendi kibriyle kör olduğunu gösteriyor.
Resimde iki farklı bayrak görülüyor. Soldaki resimde Amerika Birleşik Devletleri bayrağı, sağdaki resimde Polonya bayrağı bulunmaktadır. Bayrakların renkleri aynıdır. Resmin altındaki yazı, "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda." şeklindedir. Bu yazı, Türkçede "Vatan"ın, özellikle de "memleket" anlamına gelen "vatan" kelimesinin "vatanım" şeklinde yazılmasına vurgu yapıyor. Bu, iki bayrağın renklerinin aynı olması nedeniyle, Polonya bayrağının da bir şekilde Türkiye'nin bayrağı ile benzerlik gösterdiğini düşündüren bir şaka yaratıyor. Bu şaka, iki ülkenin bayraklarının renklerinin aynı olmasına dayanarak, "vatan" kelimesinin anlamını ve "vatanım" ifadesini kullanarak Türkçenin inceliklerini vurgulamayı amaçlıyor.
Resimde iki tane kırmızı çiçek tarlası ve iki tane de uzaktan bakan insan var. Resmin altındaki yazı ise vatan sevgisini anlatan bir şiir parçası. Bu resimdeki espri, iki farklı durumda da, "vatanı" korumak için kişinin "toprağa" bağlı olması ve "toprak" için savaşması gerektiğinin ima edilmesinde yatıyor. Resimdeki kişiler "vatan"ın "toprak" olduğunu ve "toprağı" korumak gerektiğini sembolize ediyorlar. Bu da "vatan"ın toprakla özdeşleştirildiği ve "toprak" için savaşılması gerektiği fikrini uyandırarak komik bir ironi yaratıyor.
Resimde, kırmızı ve beyaz renklerin bir araya gelmesiyle oluşturulan bir görüntü var. Bu görüntü, Türkiye bayrağını çağrıştırıyor. Ancak, bayrak doğru bir şekilde çizilmemiş. Bayrağın kırmızı ve beyaz renklerinin çizgileri birbirine karışmış ve gerçekçi bir görüntü oluşmamış. Görüntü, Türkiye bayrağının yanlış bir şekilde çizimini temsil ediyor. Bu resimdeki espri, Türkiye bayrağının yanlış bir şekilde çizilmesiyle ortaya çıkıyor. Görüntü, bayrağın nasıl çizilmesi gerektiği konusunda bir yanlış bilgi veriyor. Bu durum, insanların bayrak hakkındaki bilgi eksikliğine dikkat çekmek ve esprili bir şekilde ele almak için kullanılıyor.
Resimde iki farklı kırmızı tonunda boyanmış resim bulunmaktadır. Sol resimde kırmızı tonlarında çizilmiş dalgalı bir deniz manzarası, sağ resimde ise kırmızı bir daire içerisinde çizilmiş bir şehir silüeti bulunmaktadır. Resmin altındaki yazıda ise şu ifadeler yer almaktadır: "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman irkime bir gül... ne bu şiddet bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl, Hakk'dır, Hakk'a tap'an, milletimin istiklâl." Bu resim ve metin, "istiklal Marşı"na gönderme yapmaktadır. İstiklal Marşı'nda geçen "Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!" dizeleri, hilalin güzelliğini ve nazlılığını simgelemektedir. Resimde ise hilal yerine, kırmızı bir daire içerisinde çizilmiş bir şehir silüeti yer almaktadır. Bu da, "istiklal Marşı"nı anlatan bir ironi yaratmaktadır. Resimdeki ironi, "istiklal Marşı"nı anlatan şiirin, hilali bir metafor olarak kullanırken, resimde ise hilal yerine bir şehir silüeti çizilmesi ile ortaya çıkmaktadır.
Fotoğrafta, kırmızı ve turuncu renklerle bezenmiş bir gün batımı resmi görüyoruz. Yazıda ise "İstiklal Marşı'nın yapay zekâda nasıl bir izlenim yaratacağını merak edip kıta kıta görsele çevirdim." ifadesi yer alıyor. Şaka, İstiklal Marşı'nın coşkulu ve vatansever bir marş olmasına rağmen yapay zekânın bunu sadece kırmızı ve turuncu renklerle dolu bir gün batımı olarak yorumlayabilmesinin komikliğine dayanıyor. Yani, yapay zekânın sanatı ve duyguları anlamada yetersizliğini eleştiriyor.
Resimde iki farklı sahne var. Sol tarafta alevler içinde kalan bir şehir ve şehirden kaçan bir adam görülüyor. Sağ tarafta ise, alevler içinde kalan bir şehirden uzaklaşan ve huzurlu bir yere doğru giden bir adam görünüyor. Resmin altındaki yazı ise şunu söylüyor: "Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?" Bu resim ve yazı, Batı'nın getirdiği "medeniyet"in gerçekte ne olduğunu sorgulamaktadır. Resimde görülen, Batı'nın getirdiği "medeniyet"in aslında yıkım ve kaos getirmesi, ancak Müslümanlar için imanlarının bir duvar gibi onları koruması gibi bir mesaj verilmek isteniyor. İronik bir şekilde, "medeniyet"in yıkımdan başka bir şey getirmediği ve Batı'nın "tek dişi kalmış canavar" gibi davrandığı ima ediliyor.
Resimde iki farklı yapı tasviri var. Soldaki yapı, altın bir ışık halkası ile çevrili, kubbeli ve gösterişli bir yapı. Sağdaki yapı ise daha sade, dikdörtgen ve sivri bir çatıya sahip. Resmin altında ise "Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli: Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezânlar-ki şehadetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli." yazısı bulunuyor. Fıkra şu şekilde: Sol tarafta gösterilen yapı, şatafatlı bir şekilde tasarlanmış ve sanki bir ilahi varlığın ikametgahı gibi sunulmuş. Sağ taraftaki yapı ise basit ve sade bir yapı, tıpkı bir insanın evine benziyor. Fıkra, insanları ve evlerini, ilahi varlıkları ve gösterişli yapıları karşılaştırmak için kullanıyor. Kısacası, fıkra insanların sahip olduğu gösteriş ve ihtişamın, gerçek mutluluk ve huzurdan uzak olduğunu ve sadelik ve alçakgönüllülüğün daha önemli olduğunu anlatıyor.
Resimde, başı olmayan bir savaşçı, başının üzerinde bir halo ile duruyor. Resmin sağ tarafında, başı olan, bir savaşçının arkasından baktığı bir başka savaşçı var. Fıkra, başsız savaşçının Allah'ın meleklerinden biri olduğu ima ediliyor ve başı olan savaşçı, Allah'ın meleklerinden biri olduğunu fark etmeden, başını "yarından da yakın" bir şekilde beklediğini gösteriyor. Bu, "başını beklemek" atasözüne bir gönderme, ve Allah'ın meleklerinden biri, kendisini başsız olarak tasvir ederek, bir mizah yaratıyor.