Yapay zeka ile İstiklal Marşımızın resmedilmesini nasıl buldunuz? Son zamanlarda popüler olan Yapay zekaya görsel çizdirmenin nasıl çalıştığını merak ederseniz anlatayım: Yapay zeka uygulamalarına yazdığınız kelimeler arama motorlarında aratılıyor ve bu aramalardan elde ettiği görüntü sonuçlarını dijital bir görsel sanat eserine çeviriyor. Ortaya çıkan eser, yazdığınız kelimelere göre tamamen değişiyor.
Resimde iki farklı manzara görülüyor. Soldaki resimde karanlık ve kasvetli bir hava, sağdaki resimde ise daha açık ve güneşli bir hava görülüyor. Şair, her iki manzarayı da "hür yaşadım, hür yaşarım" diyerek kendi özgür ruhuna benzetmiş. Bu durum "açık hava" ve "kapalı hava" ile "özgürlük" arasında bir zıtlık yaratarak komik bir durum yaratıyor. **Fıkra:** Şair, kendi özgürlüğünü anlatırken, hem karanlık hem de aydınlık havaları kendisine benzetmiş. Bu durum, insanların farklı ruh hallerine ve yaşam koşullarına rağmen özgür olabileceğini gösteriyor.
Resimde iki farklı görüntü bulunmaktadır. Solda bir mezar taşı, sağda ise bir kilise bulunmaktadır. Resmin altındaki yazı ise şu şekildedir: "O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım; Her cerîhamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım, Fişkirrû ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım." Bu resim ve yazı, "Ölümden sonraki hayat" ve "cennet" kavramları ile alay etmektedir. Mezar taşı, ölümü simgelemektedir. Kilise ise bir ibadet yeri olarak, cenneti temsil etmektedir. Yazıda ise kişinin ölümü ve cennete gitme arzusu alaycı bir dille ifade edilmiştir. "O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım." ifadesi, kişinin cennete gitme umudunun boş olduğunu ve ölümle beraber her şeyin sona ereceğini ima etmektedir.
Bu görselde Türk ve Amerikan bayraklarının gün batımına karşı dalgalandığı iki resim var. Alttaki yazı ise "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda! Cânı, cànânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cûdâ." şeklinde. Bu, "Kim bu cennet vatan uğruna canını feda etmez ki? Her yer şehitlerle dolu, toprağa bassan şehit çıkıyor! Canını sevdiğini, tüm malını mülkünü alsın da Allah, beni bu vatanımdan mahrum bırakmasın." anlamına geliyor. Bu görselin esprili yanı, Türk ve Amerikan bayraklarını yan yana koyarak, iki ülkenin de vatan sevgisinin ve şehit verme geleneğinin birbirine benzediğini ima ediyor.
Resimde iki farklı yerde duran iki kişi var. Her ikisi de kırmızı çiçeklerle kaplı bir alanda duruyor. Birinci resimde, kişi gökyüzüne bakıyor ve etrafını çevreleyen kırmızı çiçekleri fark etmiyor gibi görünüyor. İkinci resimde, kişi arkasını dönmüş ve çiçekleri izliyor. Bu resimde, kişinin "toprak" olduğunu anlamaması ve çiçeği fark etmediği için, aslında bir çeşit ironi ya da espri içeriyor. Bu resimler "Bastigin yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tani! Düşün altındaki binlerce kefsız yatani. Sen sehid oğluşun, incitme, yazıktir atani; Vermene dünyalari alsan da, bu cennet vatani." şeklindeki şiirle birleştirildiğinde, insanın doğaya karşı sorumluluğuna dikkat çekiyor.
Resimde gün batımı esnasında dalgalanan Türk bayrağı görülüyor. Yazıda ise "Dalgalanan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl; Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyen sana yok, irkime yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk’a tapạn milletimin istiklâl!" yazıyor. Bu resim ve yazının esprili tarafı, Türk bayrağının dalgalanan kısımlarının dalgalanan denizi andırması ve bunun da "Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl." cümlesi ile birleştirilerek, vatan sevgisiyle dalga geçilmiş olmasıdır. Bu gönderi, Türk bayrağına ve vatan sevgisine karşı saygısız ve ironik bir tavır sergiliyor.
Fotoğrafta iki resim var. Sol tarafta turuncu ve kırmızı renklerde bir resim, sağ tarafta ise kırmızı bir daire içinde siyah renkte bir yapı görünüyor. Şaka, sol taraftaki resmin Türkiye bayrağı gibi görünmesi ve sağ taraftaki resmin de Osmanlı döneminde kullanılan bir sembol olan "Ay Yıldız"a benzemesi üzerine kurulu. Bu, Türkiye ve Osmanlı arasındaki ilişkiyi esprili bir şekilde ele alıyor.
Fotoğrafta kırmızı renklere bürünmüş bir gökyüzü ve deniz görülüyor. Üstte ise "İstiklal Marşı'nın yapay zekada nasıl bir izlenim yaratacağını merak edip kıta kıta görsele çevirdim." ve "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak." yazıları yer alıyor. Bu gönderi, İstiklal Marşı'nın "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" mısrasını kullanarak yapay zekanın yaratabileceği olası bir görsele gönderme yaparak bir espri yaratıyor. Fotoğraftaki kırmızı renk ve gökyüzü, marşın bu mısrasını çağrıştırıyor ve böylece mizah unsuru ortaya çıkıyor.
Fotoğrafta iki farklı manzara bulunmaktadır. Sol tarafta alevler içinde yanmakta olan bir şehir, sağ tarafta ise tek bir yolun uzandığı sakin bir manzara yer almaktadır. Şehrin üzerindeki dumanlar, bir insan figürü tarafından "Garp'ın âfâkini sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?" sözleri ile ifade edilmektedir. Bu fotoğrafta, sağdaki manzaranın sol taraftaki manzaraya göre daha sakin ve barışçıl olduğu gösterilmektedir. Bu durum, "Medeniyet"in yıkıcı ve vahşi bir güç olarak tasvir edildiğini göstermektedir. Fotoğrafta, sağdaki manzaranın aslında insanlığın gerçekte ulaşabileceği bir ideal ortam olduğu, ancak sol taraftaki gibi şiddet ve yıkımdan arındırılmış bir ortamın mümkün olmadığı mesajı verilmektedir. Bu fotoğraf, insanların kendi yarattıkları ideallerin ve sistemlerin, aslında kendi hayatlarını ve toplumlarını tehdit eden bir güç olabileceğini, ironik bir şekilde göstermektedir.
Fotoğrafta iki farklı mimari yapı görülüyor. Sol tarafta, bir daire şeklinde bir ışık huzmesiyle çevrili, kubbeli ve oymalı bir yapı bulunuyor. Sağ tarafta ise, daha yüksek ve daha karmaşık bir yapı var, bu yapı da bir dizi kemer ve kubbe ile süslenmiş. Resmin altında bulunan yazı, iki yapıyı karşılaştırıyor ve iki farklı dini inanç sistemini sembolize ettiği anlamına geliyor. Anlaşılan, sol taraftaki yapı "ruhun" simgesiyken, sağ taraftaki yapı "din" simgesini temsil ediyor. Şaka şu ki, sol taraftaki yapı daha basit ve daha küçük, sağ taraftaki yapı ise daha ihtişamlı ve daha büyük. Bu, "din"in "ruhun"un üzerine çıkarıldığı ve daha önemli olduğu anlamına geliyor. Ancak, bu karşılaştırma aslında dini inançların basit ve karmaşık versiyonlarını temsil etmek için kullanılıyor, "ruh"un basitliğine ve "din"in karmaşıklığına vurgu yapılıyor. Dolayısıyla, şakanın temel mesajı dini kurumların gerçek ruhani anlamı gölgelediği konusunda bir eleştiridir. **Özetle:** * Resimde iki farklı mimari yapı gösteriliyor, biri "ruh"u, diğeri "dini" temsil ediyor. * Şaka, "din"in "ruh"un üzerine çıktığı ve daha önemli olduğu anlamına geliyor. * Aslında, şaka dini kurumların gerçek ruhani anlamı gölgelediği konusunda bir eleştiridir.
Resimde iki farklı karakter var. Birincisi, başı kesilmiş, yalnız bir şekilde duruyor. İkincisi ise, başı yerinde, önünde askerlerle birlikte yürüyüşe geçiyor. Bu resim, **"Arkadaş! Yurdumu alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğaçaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın... belki yarından da yakın."** sözleriyle bir mizah yaratıyor. Başsız olanın yalnız ve savunmasız duruşu ile sözlerin içeriği arasında bir ironi var. Başsız karakter, savaşa katılamayacak ve yurdu için mücadele edemeyecek gibi duruyor. Bu da, sözlerin anlamıyla örtüşmüyor. Bu resim, savaş ve kahramanlık temalarını mizahi bir şekilde ele alıyor.
"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım" demiş ya, yapay zekânın da özgürlük tanımını merak ettim 😜
Yapay zekanın İstiklal Marşı'nı resmettiğini duyunca, benim de resimlerimi resmetmesini bekledim ama sanırım o kadar iyi değilmiş 😄
Yapay zekâ, İstiklal Marşı'nı resmettiği kadar benim de resmime baksın, belki oradan da bir şeyler çıkar 😎
İstiklal Marşı'nı Google'a yazıp görsellerine bakmakla aynı şey bu 😂