Bu kadarıda fazla diyebileceğimiz tesadüfler hakkındaki düşüncelerinizi oldukça merak ediyorum:) Keyifli okumalar 👋🏻




Kaynak

Resimde, dar ve taşlarla döşeli, eski bir İngiliz sokağının bir kısmı görülüyor. Resmin altındaki metinde, Rosie Davis adlı genç bir kadının, henüz üç aylık bir bebekken bir aileye evlatlık olarak verildiği, daha sonra da üç erkek kardeşinin olduğunu öğrenip onları aramaya başladığı anlatılıyor. Rosie kardeşlerinden Sid ve John'u kolayca bulmayı başarmış ancak Chris'i bulmayı bir türlü başaramamış. Uzun uğraşlar sonucunda Rosie Chris'in aslında bunca zamandır burnunun dibinde olduğunu keşfetmiş. Chris ve onu evlat edinen aile Rosie'nin evinin karşı sokağında yaşıyormuş. Üstelik kardeş olduklarını bilmeden tanışıp arkadaş olmuşlar. Chris de Rosie'yi aramış ancak bir türlü bulamamış. Bu metin, hayatın ironik yönünü ele alan bir espri içeriyor. Rosie, aradığı kardeşin çok yakınında olmasına rağmen onu bir türlü bulamamış. Bu durum, bazen aradığımız şeylerin aslında çok yakınımızda olduğunu, ancak fark edemediğimizi gösteriyor.

Fotoğrafta Chris Benoit, karısı ve oğlu ile beraber gülümsüyor. Resmin altında ise Chris Benoit'nin karısını ve oğlunu öldürüp ardından intihar ettiğine dair bir açıklama var. Bu resimdeki espri, Chris Benoit'nin aslında fotoğrafta görüldüğü gibi mutlu bir aile babası gibi görünmesine rağmen, trajik bir cinayet ve intihar vakasının sorumlusu olduğuna dikkat çekiyor. Fotoğrafta Chris Benoit'nin gülümseyen yüzünün, gerçekte yaşanan karanlık olaylar ile çelişkili olması, durumu ironik hale getiriyor ve okuyucuda bir şok etkisi yaratıyor.

Fotoğrafta bir kilisede koroyu söyleyen bir grup insan var. Alttaki yazıda 1 Mart 1950'de bu kilisede meydana gelen bir patlamadan kimsenin yaralanmadan kurtulması mucizevi bir olay olarak anlatılıyor. Fıkranın mizahı, kilise korosunun patlama günü 7:15'te pratik yapması için toplanması ve patlama zamanında korunun pratikte olması nedeniyle kimsenin kilisede bulunmaması ve yaralanmaması üzerine kurulu. Bu, olayın tesadüf eseri bir kurtuluş olarak sunulurken, aslında korunun pratik yapması nedeniyle patlamada yaralanan olmaması gibi komik bir durumdan kaynaklanıyor.

Fotoğrafta, genç bir kadın ve Jack Frost'un resmi var. Kadının yanında "Hayatın yalnızca tesadüflerden oluştuğuna mı inanıyorsunuz? Yoksa yaşanan her olay tıpkı bir yapboz parçası gibi aslında büyük resmi oluşturmaya mı çalışıyor? Bazen öyle şeyler oluyor ki, bunları yalnızca bir tesadüf olarak adlandırmamız mümkün değil. Okuduğunuz her maddede tesadüf denen şeyin varlığına inanmakta zorlanacağız bu olaylar hakkında düşüncelerinizi oldukça merak ediyorum. Haydi yana kaydırın." yazısı var. Şaka, hayatın tesadüflerden oluştuğu varsayımıyla oynuyor ve Jack Frost'un resiminin "tesadüfen" orada bulunmasının aslında bir anlam taşıdığı ve bir yapboz parçası gibi daha büyük bir resmin parçası olduğu fikrini öne sürüyor.

Fotoğrafta, "Batmaz" olarak bilinen Titanic, Olympic ve Britannic gemilerinde hemşire olarak çalışan Violet Jessop'un resmi ve gemilerin batış anına ait bir fotoğraf bulunmaktadır. Şaka, Violet Jessop'un bu üç geminin de batışından sağ kurtulmuş olmasına dayanmaktadır. "Batmaz" diye övünen gemilerden üçünde de çalışması, "batmayan kadın" olarak nitelendirilmesine yol açmıştır.

Fotoğrafta, "Titanik'in Batışı" filminin afişi ve gerçek Titanik gemisi bulunuyor. Yazıda ise "Tanrı bile batıramaz" denilen Titanik'in hikayesinin, Titanik'in batmasından 14 yıl önce bir yazar tarafından kaleme alındığı belirtiliyor. Bu yazara göre, Titanik'in hikayesi gerçekleşmesinden 14 yıl önce biliniyordu. Fıkra, Titanik'in batmasından önce bir yazarın hikayesini yazmış olmasının ve Titanik'in batmasının gerçekleşmesinden 14 yıl önce bu hikayeyi kaleme almış olmasının ironik olmasından kaynaklanıyor. Bu fıkra, aslında Titanik'in batmasının gerçekleşmesinden 14 yıl önce bir yazarın bu hikayeyi yazmış olması ve hikayenin gerçekleşmesinin inanılmaz bir tesadüf olduğunu ima ediyor. Ancak bu tesadüfün gerçek olma ihtimali düşük.

Fotoğrafta Bruce Lee, oğlu Brandon Lee ve Brandon Lee'nin gençlik fotoğrafı var. Yazıda, Brandon Lee'nin babasının filmlerinden birinde oynadığı sırada bir silahla vurularak öldüğü belirtiliyor. Brandon Lee'nin "The Crow" filminde de benzer şekilde öldüğü ancak bu sefer silahın gerçek kurşunla dolu olduğu ve bu ölümün de bir kaza değil bilerek planlandığı şeklinde bir şaka yapılıyor. Bu fotoğraf, gerçek olayla karışık ve kara mizah içeren bir şakayı temsil ediyor.

Fotoğrafta, Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. ve 35. başkanları olan Abraham Lincoln ve John F. Kennedy'nin fotoğrafları yan yana yerleştirilmiş. Resmin altındaki yazıda, Lincoln ve Kennedy'nin hayatları arasında şaşırtıcı bir tesadüf olduğu ve her ikisinin de Cuma günleri öldürüldüğü, suikastçilerinin davalarının başlamadan önce öldürüldüğü, ikisinin de isimleriyle bağlantılı yerlerde öldürüldüğü vurgulanıyor. Bu tesadüfler ironik bir şekilde, ikisi arasındaki benzerlikler üzerinde duruyor ve resmin altında da "Lincoln'a bir tiyatroda, Kennedy'ye ise "Lincoln" marka bir arabada vuruldu." yazısıyla esprileniyor. Espri, Lincoln ve Kennedy'nin hayatlarındaki tuhaf tesadüflerin, ikisinin de aynı şekilde öldürülmesiyle "ölümlerinin bile birbirini taklit ettiği" yönünde bir ironi yaratıyor.

Fotoğrafta, iki adamın fotoğrafları var. Sol taraftaki fotoğrafta, genç bir adam şapkasız olarak görünüyor. Sağ taraftaki fotoğrafta ise aynı adam, daha yaşlı ve daha resmi bir şekilde, şapka takmış olarak görünüyor. Fotoğrafın altında ise, Hoover Barajı inşaatı sırasında 112 kişinin öldüğü ve ilk ölen kişinin J. G. Tierney adında bir işçi olduğu yazıyor. Daha sonra, 20 Aralık 1935'te hayatını kaybeden kişinin J. G. Tierney'nin oğlu Patrick Tierney olduğu ve baba ile oğlun 13 yıl arayla aynı gün aynı kaderi paylaştıkları yazıyor. Bu bir mizah, çünkü iki fotoğraf aynı adamı gösteriyor. İki fotoğrafta da aynı adam olduğu için, 13 yıl arayla aynı gün aynı kaderi paylaşma ihtimalleri yok.


Yorumlar

Bu kadar tesadüfün tek açıklaması: "Yaşadığımız dünya bir simülasyon." 🤯