Çatalhöyük’ün benzersiz muazzam hikayesiyle geldim. Keyifli okumalar 👋🏻 Daha fazla hikaye,bilgi ve haber için bizi takip edip beğenmeyi unutmayın; @sizbilindiye #bilgi #pratikbilgiler #faydalıbilgiler #gerçek #ilginçbilgiler #ilginçvideolar #ilginç #sıradışıbilgiler #keşfet #bilim #haber




Kaynak

Fotoğrafta, Çatalhöyük'ün modern bir çatı altında korunmuş kalıntıları görülüyor. Fotoğrafta, bir şehri kaplayan devasa bir çatı görülüyor. Çatı, Çatalhöyük'ü korumak için inşa edilmiş ve sanki Çatalhöyük'ün halkına, binlerce yıl sonra bile, "Size de bir şemsiye alalım, yağmura yakalanmayın." diyecekmiş gibi.

Fotoğrafta arkeologların bir kazı çalışması sırasında bir höyüğün kazısını gösteriyor. Yazıda, Çatalhöyük'ün dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu ve Mezopotamya'da daha eski yerleşim yerleri olmasına rağmen, nüfus bakımından en büyük kent olması nedeniyle daha değerli görüldüğü belirtiliyor. Şaka ise, Çatalhöyük'ün Mezopotamya'dan daha eski olması ve daha değerli olması gibi bir iddiayla, aslında bir höyüğün kazı çalışmasının bir mizah konusu haline getirilmesidir. Kısaca, Çatalhöyük'ün aslında sadece bir höyük olduğu ve "en eski yerleşim yeri" gibi bir iddianın abartılı olduğu bir şekilde ortaya konuyor.

Fotoğrafta, birbirine bitişik inşa edilmiş küçük evlerden oluşan bir köy yerleşim planı görülüyor. Bu köydeki evler, üst üste inşa edilmiş ve girişleri çatıda bulunan bir boşluktan sağlanıyor. Şaka ise bu köydeki evlerin "bitişik" olması ve bu durumun sıradışı bir şekilde tasarlanmış olmasına vurgu yapıyor. Kısacası, fotoğraftaki yerleşim sistemi sıradışı, ancak işlevsel bir tasarım sunuyor.

Resimde bir ev ve evde yaşayan insanların hayatını gösteren bir çizim var. Evde insanlar bir ocakta yemek pişiriyor, sohbet ediyor ve bir merdivene tırmanıyor. Evin altındaki karanlık bölümde iskelet kalıntıları var. Resmin altında, evdeki insanların öldükten sonra evlerinin altına gömüldükleri ve evlerinin depo gibi bir işlev gördüğü yazıyor. Bu resim, insanların ölen yakınlarını evlerinin altında gömdükleri eski zamanlardaki bir geleneğe vurgu yapıyor. Evin altında iskeletler olması da, evlerin aynı zamanda depo olarak kullanıldığını gösteriyor. Bu da, evde yaşayan insanların, ölen yakınlarını gömdükleri yerin aynı zamanda depo olarak kullandıkları bir yer olduğunu ima ediyor. Resimdeki espri, ölüm ve hayatın bir arada yaşadığı bir yaşam biçimini mizah dolu bir şekilde gösteriyor.

Resimde kırmızı boyalı bir mağara duvarı, bir iskelet ve yazı var. Yazıda "Yapılan bir araştırmaya göre cesetler evlerinin çatısına veya başka bir alana bırakılıyor ve akbabalar cesetlerin etlerini yedikten sonra iskeletler alınarak defnediliyordu. Bazı duvar çizimleri ise bu fikri destekliyor." yazıyor. Bu bir espri değil, bir arkeolojik bulgu hakkında bilgi veriyor.

Fotoğrafta bir mağara resmine benzeyen bir resim var. Resimde insanlar, boğa ve geyik figürleri bulunmaktadır. Resim, insanlığın hayvanlara karşı üstünlüğünü gösteren bir av sahnesini tasvir ediyor olabilir. Fotoğrafın altında bulunan yazı ise, resmin insanlığın hayvanlara karşı zaferini gösterdiğini, ancak resmin "av" sahnesini tasvir ettiğini ve insanları hayvanları avlamak için öldürdüğünü ima ediyor. Bu, resmin basit bir av sahnesi olmadığını, insanlığın hayvanlara karşı üstünlüğünün ve zaferinin bir sembolü olduğunu gösteriyor. Bu durum, "av" ve "öldürme" arasındaki ilişkiyi sorguluyor ve insanlığın hayvanlarla olan ilişkisinin karmaşıklığını vurguluyor.

Fotoğrafta Çatalhöyük kazıları sırasında bir evin iç kısmı, daha doğrusu alt katı görülmektedir. Çatalhöyük neolitik dönemde yaşamış insanların evlerini, toprak altında inşa ettikleri için bu fotoğrafa bakarak bir espri yapılabilir. Özellikle, evlerin toprak altında olması ve içlerinde kazı yapılan alanın fotoğrafının çekilmiş olması, sanki insanların evlerinde kazı yapılıyormuş gibi bir izlenim verebilir. **Espri şöyle olabilir:** "Çatalhöyük'te evler bu kadar derinde olunca, insanlara evlerine girmek için kazı yapmak zorunda kalıyorlarmış!" **Bu espri, Çatalhöyük evlerinin toprak altında olmasını ve günümüz evleriyle arasındaki farkı vurguluyor.**

Fotoğrafta arkeologların bir kazı alanında çalıştığı görülüyor. Fotoğrafın altındaki açıklamada 2004 yılında kırmızı boyayla boyanmış bir kafatasının bir evin zeminine gömülü olarak bulunması, bölgedeki akraba ilişkileri hakkında yeni sorular ortaya çıkardığı ve 2011 yılında 266 iskeletin diş kalıntılarının analizi, aynı evin altında birlikte gömülü bireylerin biyolojik olarak ilişkili olmadığını ortaya koyduğu belirtiliyor. Ayrıca 2012 yılında Çatalhöyük'ün UNESCO Dünya Mirası listesine alındığı yazıyor. Şaka ise, arkeologların kafatasını "kırmızı boya"yla boyamış olmasından kaynaklanıyor. Kazı alanında, ölüleri kırmızı boyayla boyamanın bir gelenek olduğunu düşünmek mümkün olsa da, gerçekte kırmızı boya arkeologların kendi eklemeleri.


Yorumlar

Henüz bişi yazılmamış