Nasreddin Hodja Tales, translated. We love the ending 🤣 Here’s a popular Turkish tale to read this Sunday. 🤗 Nasreddin Hoca fıkralarını dünyayla paylaşmak için çevirdik 😁 Son görsele uzun bir süredir gülüyoruz 🤣 #nasreddinhoca #nasreddinhodja


Nasreddin Hodja Tales Nasreddin Hoca Fikraları TD One day Nasreddin Hodja asked for a cauldron from his neighbor. When he was done, he put a cooking pot inside of it and returned it to the neighbor. Bir gün Nasreddin Hoca, komşusundan bir kazan ister. İşini bitirince kazanın içine küçük bir tencere koyup kazanı geri iade eder. TD When the neighbor saw the cooking pot, they asked "what is this?” Kazan sahibi tencereyi görünce “bu nedir?” diye sorar. TD Hodja said: “great news, your cauldron gave birth!” Hoca cevap verir: “Müjde! Kazanınız doğurdu!” TD The neighbor liked this news and took the cooking pot. Bu haber komşusunun hoşuna gider ve tencereyi kabullenir. TD One day. Hodja asked for the cauldron again but this time he didn’t return it. The owner waited for a while. Later he went to Hodja’s house and asked for the cauldron. Hoca yine bir gün komşusundan kazanı ister ama bu sefer iade etmez. Sahibi bir süre bekler. Sonra Hocanın evine gider, kazanı geri ister. TD Hodja said “my condolences, your cauldron is dead!” with a sad face. Hoca üzüntülü bir çehre ile: “başınız sağ olsun, kazan öldü!” der. TD The neighbor was shocked and said “Oh Hodja, how could a cauldron die?” Komşu hayretle “Aman Hocam, hiç kazan ölür mü?” der. TD Hodja has his answer. “If you believe that a cauldron can give birth, why won’t you believe that it can die?” Hoca'nın cevabı hazırdır. “Kazanın doğurduğuna inanırsın da, öldüğüne neden inanmazsın?” TD the end. ex)

Kaynak

Resimde Nasreddin Hoca, kırmızı bir cübbe, mavi bir türban ve beyaz bir sakal giyiyor. Elinde tesbih tutuyor ve bir elini yukarı kaldırıp izleyiciye bakıyor. Nasreddin Hoca'nın anlatılarda sürekli esprili ve zekâ dolu bir şekilde karşımıza çıkması onun karakteristik özelliğidir. Bu resimde, Nasreddin Hoca'nın kendine özgü bir tarzı, zekası ve espri anlayışı vurgulanmıştır.

Resimde Nasreddin Hoca, komşusundan bir kazan ödünç almış, içine küçük bir tencere koyup geri vermiş. Bu hikayede Nasreddin Hoca'nın komşusuna yaptığı şaka, kazanı kullanmak yerine içine küçük bir tencere koyup geri vermesidir. Bu, komşusunun kendisine verdiği kazandan daha küçük bir şeyle yetinmesini sağlamak için yapılan bir alaydır. Nasreddin Hoca'nın espri anlayışı ve akıllıca hareketleri, bu hikayeyi Türk kültüründe popüler bir folklör haline getirmiştir.

Resimde iki tane tencere ve bir çaydanlık var. Küçük tencere büyük tencerenin yanında duruyor. Alttaki yazıda "Kazan sahibi tencereyi görünce "bu nedir?" diye sorar." yazıyor. Bu, komşunun büyük bir tencere gördüğünde, ne olduğu sorularak, küçük olanın "tencere" olduğunu anlamaması üzerine yapılan bir espridir.

Resimde, bir hoca bir adamın önünde durmuş ve "Mujde! Kazanınız doğurdu!" diyor. Adam ise şaşkın ve sevinçli bir şekilde bakıyor. Bu espri, kazanların "doğurması" kavramının komik bir şekilde kullanılmasına dayanıyor. Kazanlar elbette çocuk doğuramazlar, ancak burada hoca bu şekilde ifade ederek adamın kazanın içerisinde pişirdiği yemeğe dikkat çekiyor ve açıkçası yeni yemeğin nefis olduğuna işaret ediyor.

Resimde, geleneksel Türk kıyafetleri giymiş bir adamın, yanında büyük ve küçük iki tencereyle durduğu görülüyor. Adamın mutluluktan uçtuğu ve elleriyle "hadi" der gibi bir hareket yaptığı görülüyor. Yazıda "Komşusunun bu haber hoşuna gider ve tencereyi kabullenir." yazıyor. Bu espri, komşunun tencerenin yanında mutlu olduğunu ve "haberi" de seveceğini ima ediyor. Ancak gerçekte komşu haberi değil tencereyi almak için heyecanlanmıştır. Espri, kelimenin iki farklı anlamını kullanarak komik bir durum yaratmaktadır.

Resimde bir komşusunun kazanını ödünç alan ama geri vermeyen bir Hoca ve Hoca'dan kazanını istemeye gelen komşusu var. Hoca komşusuna kazanın kendisiyle birlikte kaçtığını söyleyerek onu kandırmaya çalışıyor. Komşusunun "kaçtı" yorumuna "Nereden kaçar? Benimle birlikte kaçtı" diyerek cevap vermesi de Hoca'nın kazanı geri vermemek için yaptığı komik bir bahane.

Resimde bir hoca ve yanmış bir kazan var. Hoca üzgün bir şekilde "başınız sağ olsun, kazan öldü" diyor. Fıkra, Türk kültüründe kazanların önemli bir yeri olduğunu ve bir kazanın ölmesinin üzücü bir olay olarak kabul edildiğini kullanarak mizah yaratıyor. Bu olay, aslında bir kazanın yanmış olmasına rağmen, ölümle eşleştirilerek abartılı bir şekilde sunuluyor.

Resimde, sakallı ve turbandan bir adam, siyah bir kazan ve "Aman Hocam, hiç kazan ölür mü?" diyen bir komşusunu gösteren bir karikatür bulunuyor. Şaka, kazanın bir nesne olduğu ve öldürülemeyeceği fikrine dayanıyor. Komşunun bu sözleri esprili ve ironik bir şekilde söylendiği düşünülüyor.

Resimde, şapka takmış, güneş gözlüğü takmış sakallı bir adam ve önünde büyük bir kapkara tencere var. Adam "Kazanın doğurduğuna inanırsın da öldüğüne neden inanmazsın?" diye bir soru soruyor. Bu resimde, adamın sorusu ile çelişkili bir durum ortaya konulmuştur. Tencere doğuramaz, ancak insanın ölümlü olduğunu kabul etmek yerine tencerenin ölümü kabul etmemeyi sorgulaması espriyi oluşturmaktadır.

Resimde, mavi bir türban takmış ve beyaz sakallı bir adam var. Gözlerinde "swag" gözlükleri var. Bu, "swag" ifadesinin "the end" ile birleştirilmesiyle yapılan bir espri. Bu espri, "the end" ibaresinin, "swag" kelimesinin "The end" diye okunmasını hatırlatmasıyla "swag" ile birlikte kullanılmasını ima ediyor. Yani espri "Swag bitti" anlamına geliyor.


Yorumlar

Hoca'nın mizah anlayışı mükemmel 😂

Bu hikayeden alınacak ders: Herkese güvenmeyin! 😉

Komşu ne kadar da saf 😂

Hoca'nın zekasına hayran kaldım! 😂

Abi bu hikayelerde Hoca hep kazık yiyor 😂